boşanma oranlarının artma sebepleri

  • sosyal medya, sosyal medya, sosyal medya, başkasına ulaşımın kolaylaşması, akıllı telefon,
    evde kaldım-yaşım geldi el alem ne der diye düşünüp birbirini tam anlamıyla tanımadan alelacele yapılan evlilikler,
    nasılsa cepte kafasıyla ilgisiz davranmayı kendinde hak görmek,
    kişisel bakımına özen göstermemek-kendini salmak,
    biz olamamak, bencil olmak,
    onunlayken bile kendini yalnız hissetmek,
    aç gözlülük, daha iyisini hak ediyorum düşüncesi,
    hem kültürel anlamda hem de ortak zevkler konusunda birbirine denk olmamak, sohbet edememek,
    ego, kibir, sevginin azalması, saygısızlığın baş göstermesi, ekonomik nedenler, ailelerin uyumsuz olması gibi birden çok neden gösterilebilir.

  • ekonomik özgürlük kazanan kadınların mutsuz evliliklere mecburiyetten kurtulmaları.

    toplumun değişen değerleri. ne olursa olsun evliliğini bozmayan çilekeş analarımız mutsuz olduğunda gidebilen kız çocukları yetiştirdi günümüze öc alırcasına.

  • insan insanı tamamlayamadı
    insan insanı tam anlayamadı

    kibar olun ve kibar insanlarla evlenin. az konuşan çok düşünen kişileri tercih edin. o zaman boşanma olmaz.

  • bir kadın derneği dolayısıyla epeyce kadınla tanıştım.
    evli olup boşanan ya da evliliğinde problem olanların temel sıkıntısı gene kendilerinden kaynaklı (şiddet, hakaret ve erkeğin grup seks gibi onur kırıcı istekleri hariç).

    kadının suçu çocuk olmadan önce ve çocuk olduktan sonra olarak 2’ye ayrılıyor.

    özellikle genç yaşta daha tam olgunluğa erişemeden, kişinin kendini tanıyamadan giriştiği evliliklerde görülen problem, çocuk sonrası çiftlerin soğuması.
    çocuk olduktan sonra kadın ilgiyi direkt hastalıklı bir şekilde çocuğa veriyor.
    bir sinir, buhran hali yaşıyor.
    adam da sıkılıyor.
    bir süre sonra konuşacak bir şey bile kalmıyor.
    kadının tüm hayatı deli gibi çocukları oluyor.
    adam git gide uzaklaşıyor ama kadın hala durumun farkında değil.
    adam iyice bunalınca bir hayat enerjisi arıyor ve aldatma hali baş gösteriyor.
    zaten olan orada oluyor.
    severek evlenenler bile bir anda sadece çocuk için birbirine tahammül eden 2 insandan öteye gidemiyorlar.

    sonra kadın başlıyor, ben senin çocuklarını büyüttüm, saçımı süpürge ettim bla bla bla...
    e abla, kocan da ailesine sahip çıktı, seni mağdur etmedi, o da çocuklarıyla ilgilendi, neyin duygu sömürüsünü yapıyorsun demezler mi sana?
    akabine bir de cinsel soğukluk girdi mi, tam bir fecaat, fiyasko.

    gelelim bir de çocuktan önce yaşanan sıkıntılara. bu sıkıntı, görücü usulüyle evlenenlerde oluyor ama temel sebep gene şu kendini tanımadan evlenme meselesi.
    kendine özgüvenini sağlayamadan evlenme meselesi.

    çocuk olmadan önce, daha ilk başlarda bile adamı bunaltanlar var.
    nerdesin, kimlesin, niye gelmedin vs.
    yahu abla, sana ne? cidden sana ne?
    bırak bi adam senden gayrı nefes alsın.
    adam mecbur mu senle oturup saçma sapan dizileri seyretmeye?
    hayır değil.

    sen kendine, kadınlığına bi güven önce.
    yatakta aktif ol, o yatağa girdikten sonra sen şehvetli olacaksın, belaltı da konuşacaksın, oral seks de yapacaksın.
    eşini doyuracaksın, pasif olmayacaksın.

    sonra zahmet edip sabah uyanıp adama bir kahvaltı hazırla, bi zahmet!
    işim var, yorgunum bilmem ne hepsi hikaye.
    biraz kıpır kıpır olsun içiniz yaa, yan gelip yatmayın.
    temizliğe kadın gelir, adam zavallı işe güce gider, senin zırıltını çeker.
    sonra sen gelip ayy yorgunum işte yoruldum, yemek yaptım bilmem ne kırk tane şikayet.
    niye yoruldun? ne yaptın yorulacak ya?
    yahu sen adam işe gitmeden önce kalkıp bir kahvaltı hazırlayamıyorsun daha, var böylesi ya.

    yahu kadın kadınlığını erkek erkekliğini hissetmiyor işte böyle bize basit gelen ama temel olan şeyler yapılmayınca.
    abla sen zahmet edip uyansan, eşine bir kahvaltı hazırlayıp onu öperek yolculasan,
    öğlene doğru güzel bir mesaj atsan onu özlediğine dair, adam seni arzulasa sonra evine gelse ve sen de maharetini göstersen, güzel olmaz mı?

    ama bizim ablalar, evlendikten sonra yayılıyorlar.
    kaynanam şöyle, ay eve şunu alayım, şu yemeği şöyle yapayım.
    yahu yemek yapılır her türlü, yemek yapmakta bir şey yok.
    sen önce yataktaki maharetini göster.
    eşim oral seks istiyor diye ağlayan var ya, seks esnasında bel altı konuşmamı istiyor diye zırlayan var ya.
    daha neler neler!
    ya ben inanamıyorum.
    insan evlendiği ya da sevdiği adamın isteklerini yerine getirmez mi?
    tiksinir mi?

    senin annen böyle, baban şöyle diye hor görür mü?
    yahu evlenmiş kadın 15 yıl olmuş hala oturup çeyiz muhabbetinin kavgasını sürdürüyor, şaka gibi!

    velhasıl sapık olmayan, eşine grup seks teklif etmeyen, şerefsiz olmayan her erkeğin eve bağlanması kolaydır.
    yeter ki güler yüzlü olun.
    içinizdeki o çocuğu erkenden olgunlaştırıp öyle 70 yaşına bürünmeyin, biraz hayat dolu olun, sürekli şikayet etmeyin, erkeğe biraz bi kıymet verin.
    her şeyi siz yapıp adamı devre dışı bırakmayın.
    çocuklarım diye çıldırıp eşinizi ötelemeyin.

    adama bi erkek olduğunu hissettirin, fikrini sorun bi, nasıl yapayım bunu, nasıl olsa uygun olur, çocuklar için ne yapalım?
    fikrini sorun adamın bi ya.
    manyaklaşmayın yahu çocuk olunca.
    çocuk bir şekilde büyür, siz çocuğa şeref, onur aşılamaya çalışın.
    yoksa dakika başı, aaa döndü, aaa hasta oldu, aaa yemek yemedi diye eşelemeyin.
    canan karatay ne dedi?
    çocuğa yemek yemedi diye baskı yapmayın, ölmez açlıktan.
    yemek istemiyorsa zorlamayın.
    bu kadar işte.
    çocuk olduktan sonra çocuğunun babasına ayrı ilgi alaka göstermezsen o evlilik biter.
    kağıt üzerinde bitmese bile pratikte biter.

    dinlediğim olaylardan derledim efendim bunu, söyleyeceklerim bu kadar.

  • baslikta yazanlar duygudan uzak ve sig kalmis. eminim bu tarz entrylerin sahipleri bekarlar ve hic evlenmemisler. ben anlatayim bir de...

    tanistigimizda birbirimize tam manasiyla asiktik. ask, hani o gozu karalik. o gelirdi, ben giderdim. yakin oldugumuz zamanlar da oldu uzak mesafe iliskisini de yasadik. hediyelestik, sevistik, gulustuk... filmler izledik, sarkilar dinledik, guzel yemekler yedik, gezdik tozduk...

    sonra mesele ailelere geldi catti. bok vardi sanki de evlenme karari aldik.ilk once ben onu annemle tanistirdim. dakika 1 gol 1. kadin demesin mi babanin hayali bu degildi, cocugun yaninda!!!
    ya bana ne amq babamin hayalinden. babamin hayal kurabildiginden bile haberim yok, senelerce ofkesinden baska bir seyini gormedim ki! ama soylemisti iste, o soz asla o agiza geri girmeyecekti, yalvarsam da kimse bunu unutmayacakti. yine asiktik ve evet bir seyleri birbirimiz icin tolere etmeye baslamistik.

    sonra ben onun ailesi ile tanistim ve evet bok varmis gibi evlerine yemege gittim, samimi oldum. guya beni sevsinler istedim. sonra ne oldu? babasi gozlerime baka baka "kizim olsa asla okutmazdim" dedi. var mi boyle sig ve cahil baska bir dusunce. (babama ettigim laflari hatirladim, sinirli bir insandi ama asla gelecegime mudahale etmedi, kararlarima zor da olsa saygi duydu.) bre adam ne demeye bana bunu soylersin? tut icinde nefretini, kusma! daha sonra bir de annesi basladi; oglumuzu cemaat icinden evlendirmeyi dusunmustuk ama o kendisi bulunca cok sevindik. biz aslinda hep kendisi bulsun istedik." y*rr*k bok he tamam.

    ee n'oldu? nerede bizim hevesler? hepsi kursakta.

    devamini az cok tahmin edebiliyorsunuzdur. aileler catistikca cocuklar doldu, cocuklar doldukca birbirlerine cattilar...

    ben cok iyiydim, o cok kotuydu demeyecegim. ıkimiz de sevdik, hakkini da verdik. ama ruh hastasi ailelerimiz, sevgiyi bilmeyen, baski icinde buyumus, evlenmis, yaslanmis ailelerimiz her seyi bok etmeye yetti de artti.

    her evliligin bir karakteri vardir tipki insanlar gibi. daha en basinda igneli sozlerle bu karakteri zedeleyen aileler ve artik durumu tolere edemeyen biz sevgi ve askin cok da bir anlami olmadigini, aslolanin aileler oldugunu dusunduk. siz oyle yapmayin. ailenizi arkanizda birakin ve onunuze bakin.

    bosandik. ben istemedim. bilen bilir, aylardir perisandim. ama o da gecti. evliligimizi bok eden biz ve ailelerimiz bosanma surecinde hic olmadigi kadar dayanisma halindeydik. evlilik hazirligimda yanima gelmeyen ailem bosanacagimi duyunca guya beni toparlamak, bana destek olmak icin cikageldi. yine annedir babadir candir ama sevgileri ayirt edebilmek gerek.

    simdi ben daha iyiyim, onu bilmiyorum. umarim o da iyidir.

  • instagram başlı başına bir sebeptir.

  • bizler yani 80lerde 90larda doganlar kocalarindan eziyet belki de siddet gormus ya da cok da deger gorememis kadinlarin cocuklariyiz. dolayisiyla annelerimiz erkek cocuklarina surekli "aman oğlum karina iyi davran, aman yardim et karina, bak baban soyle yapiyo boyle yapmiyo sen karina yapma" gibi telkinlerde bulundu.
    ote yandan, bu anneler kizlarina "aman kizim kendini ezdirme dik dur meslegin olsun bir sikinti yasarsan ben arkandayim vs." gibi soylemlerle kizlarini iyice simartti ve kizlarini surekli muhalefet surekli bir memnuniyetsizlikle donatti.
    sonuc olarak, icinde bulundugumuz dönemde erkekler arayi bulmaya calisan aman yuvam yikilmasin diyen taraf, kadinlar da sürekli atesi korukleyen gerekirse giderim sen bilirsin diyen ve yuvanin yikilmasindan korkmayan taraf olmaya basladi.
    ben iste bu yetistirilme tarzinin bosanma oranlarini artirdigini dusunuyorum.
    not: istisnalar elbette cok mumkun ve ben de farkindayim ama genel olarak olayi boyle goruyorum.

  • insanların eskisi kadar korkak olmaması.
    eskiden boşanma azdı da herkes çok mutluydu, şimdi yozlaştık öyle mi?
    güldürmeyin beni.
    boşanma nimettir nimet. bunu da en iyi aile içi şiddet yaşamış evlat anlar.
    mutlu bir evliliğim, harika bir eşim var, bebek bekliyoruz, her şey çok güzel benim için. ve hayatımda başıma gelen en güzel şey nedir diye sorarsanız cevabım ne biliyor musunuz? annemle babamın boşanması. belki bu çocuk doğduktan sonra bile ben hala bu cevabı veriyor olacağım. çünkü o boşanma olmasaydı ben şu mutluluğu bulacak şansı asla elde edemezdim. hatta belki bugün burada bile olmazdım.
    cehennem gibi hayat yaşayıp buna katlanmak marifet değil. nineleriniz ne dayaklar yiyip susmuş, çok güzel olmuş değil mi? cefakar anadolu kadını payesi almış başına taç olarak. şanslı ise yaşlanınca durulan öküz dedeniz 80'inden sonra dizleri tutmaz olup bir bardak su için ona muhtaç olunca kıymeti bilinecek. siz de bunları mutluluk timsali olarak görüp duygulanacaksınız. yok artık öyle.

  • twelfth ile bir başka, "açık konuşalım lan"'a hoşgeldiniz.

    boşanmaların artmasının altında iki adet karaktersizlik kendini gösterir.

    1- karım çalışıyor olsa da, ondan yine de %100 oranında ev hanımlığı beklemeliyim, değişim nedir, hakkaniyet nedir bilmiyorum kafasındaki pezevenkler.

    2- ben zaten kocama değil evliliğin kendisine aşıktım. elalem evde kaldı demesin diye evlendim, şimdi de "nedensiz yere" nefret ettiğim bu adamın hayatını karartmaktan çekinmiyorum kafasındaki orospular.

    her ikisini de yazayım da hem kadınlar hem erkekler tarafından eksileneyim dedim.

  • bir insanla tek vucut olamamak , senin paran, senin araban, seninkiler gibi kopukluklar olduğunca insanlar boşanır, evlilik tek vucut olmaktır gerçekten. insanlar internet, tv gibi nedenlerle sürekli hayali ilişkilere özeniyor ilk başlarda güzel giden ilişki, zamanla kişiler gerçek yüzlerini gösterdikçe dağılıyor.

    saçma sapan evlilik adetleri yüzünden gerek kendi özentisi gerek ailesinin ısrarı yüzünden kızlar hep bir prens bekliyor. pahalı ev eşyaları, pahalı takılar bir kere evleniyorum saçmalığı yüzünden borç harç ile evleniliyor. evliliği eve gelen dangalak misafirlere saçma sapan eşyalarını gösterip bununla hava atmak istiyor gelinler ya da damatlar. sosyal paylaşımda kendilerini prens ve prenses gibi gösterip çevresine hava atmak istiyorlar. düğünlerin amaçları bu duruma geldi.

    sonradan hayatın, evliliğin başlaması ile aylar önce gelinliğiyle ya da damatlığıyla olan çiftin karşısında atletle, pijama ile oturduğunu gece horladığını gören çşiftler o hayal aleminden çıkıyorlar. evet evliliği düğünden, yılışık sevgi gösterilerinden sana çiftler en kolayından birbirlerinden vazgeçip boşanıyorlar. sonuç o artık tanıdığım kişi değildi ouyor.

    20 milyara salon takımı, 18 milyara mutfak takımı alan çok mutlu, yılışık sevgilililer vardı tanıığım. en güzel düğünü en güzel nişanı yaptılar ama bu evlilik 6 ay sürdü. borçlar ve insanların gerçek yüzleri o çifti ayırdı.

    ayrıca 1+1 ev kiralayıp sadece kuru nikahla evlenen ve şuan ucuz bir koltukta sarılarak film izleyen 4 yıllık evliler de var. tek vucut olmayı bildiler hep bizim diye konuştular :)